Neden Yorgunuz ? Awe Cemre
Yoğun mesailer, yüksek stres, sorumluluklarımız, iş, ev, trafik... Kaçınılmaz olarak hepimizin hayatında...Ve hepimiz yorgunuz. Peki neden? Evlerimiz, işyerlerimiz, arabalarımız ve gündelik yaşantımızı sürdürdüğümüz birçok yer gün geçtikçe daha konforlu bir hal almışken neden yorgunuz ?
Bu yazımızda Kronik Yorgunluk Sendromunun (KYS) fizyolojik ve psikolojik nedenlerinden ve KYS ile başa çıkmada bize destek olabilecek doğanın iyileştirici gücünden bahsedeceğiz.
KYS her ne kadar yeni tanımlanan bir sendrom türü olsa da, tıbbi literatürde KYS ile ilgili atıflar 1860'lı yıllara kadar uzanmaktadır. Geçmişte saptanan; Mononükleaz benzeri sendrom, kronik EBV sendrom, Yuppie gribi; postviral yorgunluk sendromu; postenfeksiyöz nöromiyasteni; İzlanda hastalığı gibi birçok isimle anılan sendrom belirtileri KYS ile örtüşmektedir. 1980'lerden itibaren bilinmeyen sebeplerden ötürü KYS belirtileri gösteren hastaları değerlendirmek ve bir yol gösterici olmak adına klinik hekimler ve araştırmacılar tarafından senromun belirti, kriter ve nedenleri tanımlanmaya başlamıştır.
Kas ağrısı, uyku bozuklukları, bozulmuş zihinsel işlev, depresyon,tutukluk, ağrılı lenf nodülleri, anskiyete, kas zayıflığı gibi belirtiler bizler için KYS habercisi olabilir. Performans düşüklüğü,odaklanma sorunu, fiziksel aktivite sonrası aşırı yorgunluk ve tutukluk, düşük ateş, eklem ağrısı gibi bulgular yaşantımızla ilgili değiştimemiz gereken bir takım alışkanlıklar olduğunu ortaya koyuyor olabilir. Bu noktada birçok araştırma KYS'ye sebep olan etkenleri teşhis etmeye yönelmiştir. Bağışıklık sistemimizin zaafiyet göstermesiyle birlikte viral replikasyon şeklinde aktif hale gelen Epstein-Barr (EBV), Herpes simplex 1 ve 2 gibi virüsler KYS belirtilerilerinin fizyolojik belirtilerinin nedenleri arasında yer alabilir. Dolayısıyla bozulmuş bağışıklık sistemi KYS 'de önemli bir rol oynar. Kronik yorgunluk sendromu dışında fiziksel ve psikolojik birçok etken de kronik yorgunluğa yol açabilir.
Bir insanın enerji seviyesi ve duygusal durumu fizyolojik ve psikolojik iki ana föktörün birbirini karşılıklı olarak etkilemesiyle belirlenir. Dolayısıyla Yorgunluk Sendromu için alınması gereken önlemler de bu doğrultuda olmalıdır. Zihinsel aktivite ve tutum bağışıklık sistemimizi ve enerji seviyemizi doğrudan ilgilendiren bir etkendir. Bu nedenle olumlu ve sağlıklı bir zihinsel tutum içerisinde olarak, bağışıklık sistemimizi destekleyecek önlemleri almayı ihmal etmememizde fayda var. Bağışıklık sistemimizi güçlendirecek dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı, besin destekleri, nefes, duruş ve vücut çalışmaları ve yorucu olmayan egzersizler vücut ve ruh sağlığımızı olumlu etkileyecek, düşen beden enerjimizi düzenleyerek, pozitif-olumlu bir tutum kazanmamıza yardımcı olacaktır. Unutmayın, sağlıklı ve dengeli beslenme ve iyi bir vücut bakımı iyi bir sağlık ve yüksek enerji seviyeleri için çok önemli olabilir.
Kronik yorgunlukla mücadelede besin desteği çok önemlidir. Herhangi bir besinin eksikliği, yorgunluk belirtilerinin ortaya çıkmasına ve vücudun enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelmesine neden olabiliir. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin çok önemli olduğu malum. Bu noktada kronik yorgunluğun nedenleri arasında yer alan besin allerjilerini unutmamakta fayda var. Zira kronik yorgunluk belirtisi gösteren insanların büyük bir kısmında alerji olduğu saptanmıştır.
Modern çağın getirdiği aşırı yoğunluk, stres ve depresyona bağlı halsizlik, hatalı beslenme sonucu oluşan yorgunluk gibi olumsuzluklarla başa çıkmada dengeli beslenme, kaliteli yaşam ve olumlu zihinsel tutum birbirinden ayrılamayacak kadar eşit derecede önemli noktalardır. Sizde yorgunluk, halsizlik, odaklanamama gibi olumsuzluklarla mücadelede doğanın iyileştirici gücünden yararlanabilirsiniz. Örneğin Çörekotu (Nigella Sativa) içerisinde barındırdığı Alfa-pinen, Alfa-terpinen, arakidon asit, artemisiaketon, beta-pinen, linalool, timohidrokinon, timol gibi etken maddelerle bağışıklık sistemimizi olumlu etkileyebilmektedir.
Ezilmiş çörekotu tohumları çay formunda tüketilebildiği gibi soğuk sıkım çörekotu sabit yağı günlük olarak hekimlerin öngöreceği miktarda sıvı olarak tüketilebilmektedir. Yapılan araştırmalarda Çörekotunun kemik iliği hücrelerini uyardığı, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, interferon üretimini arttırdığı ve antikor üreten hücrelerin üretimini arttırıdığı saptanmıştır.
Bunun yanında yaşam kalitenizi arttıracak aromaterapik çözümleri de göz ardı etmemekte fayda var. Sabahları küvetinize damlatacağınız birkaç damla uçucu biberiye yağı, uçucu limon yağı ve uçucu okaliptus yağı ile yapacağınız canlandırıcı uyanma banyosu size güne daha canlı ve enerjik başlamanızda yardımcı olabilir. Aynı zamanda canlandırıcı turunçgil (örn; bergamot,portakal vb.), nane ve biberiye yağlarını zaman zaman koklayabilir yahut ortam kokusu olarak kullanabilirsiniz.
Sağlığımızın başkaları tarafından bize sunulması gereken bir hediye değil bilakis bizim ilk günden itibaren sahip çıkarak korumamız ve devam ettirmemizin elzem olduğu en büyük nimetimiz olduğunu unutmayalım.
NOT: Bitkisel tedavinin modern tıp tedavi protokollerine yardımcı olabilen bir yöntem olduğu asla unutulmamalıdır. Sağlık sorunlarımızla ilgili başvuracağımız ilk mercii doktorlar olmalıdır.
Bu yazıda yer alan bilgiler de hiçbir şekilde teşhis ve tedavi niteliği taşımamaktadır. Bitkisel tedavi yöntemlerini uygulamadan önce mutlaka doktorunuza danışınız.